Aşı; bakteri, virüs ve benzeri mikroorganizmaların hastalığa neden olma özelliğini ortadan kaldırmak için geliştirilmiş biyolojik bir araçtır. Vücudun kendini savunma mekanizmasını güçlendirmek için, hastalık yapabilme gücü kalmayan mikroorganizmanın tamamını ya da bir kısmını savunma sistemine tanıtmayı hedefler. Bu sayede kişi hastalık faktörüne karşı korunaklı, bağışıklık kazanmış bir hale gelir. Ülkemizde aşı ile ilgili çalışmaların tarihi Osmanlı dönemine dayanır. İlk olarak 1721 yılında İngiltere büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu, yazdığı bir mektupta İstanbul'da çiçek hastalığına karşı aşı yapıldığından bahsetmiştir. Bu Türk tıp tarihinde aşı çalışmalarına dair bilinen en eski belgelerden biridir.
18 yüzyılın sonunda İngiltere'de çiçek hastalığından korunmak için ilk kez aşı geliştirildikten sonra farklı aşı üretim yollarına dair çalışmalar günümüze kadar devam etmiştir. Elbette ki günümüz tıp dünyası, aşı üretimi ve yöntemleri konusunda çok daha ileri düzeylere ulaşmıştır. Dünyanın birçok farklı ülkesinde insanlığı bulaşıcı hastalıklardan korunmak için güvenilir aşı üretim çalışmaları, tüm hızıyla devam etmektedir. Kısaca aşı kelimesini hastalık yapma gücü ortadan kaldırılmış mikroorganizmalar olarak açıklayabiliriz. Aşı uygulamaları genellikle virüs ve bakterilerden kaynaklanan hastalıkları önlemek için kullanılır. Aşı üretmenin ve geliştirmenin birden fazla yolu vardır. Aynı şekilde aşı uygulamanın da farklı yöntemleri mevcuttur. Dünya genelinde en yaygın kullanılan aşılama yöntemi iğne ile enjeksiyon tekniğidir. Bunun yanı sıra ağızdan damla yoluyla aşılamak da yaygın şekilde kullanılan bir yöntemdir. Günümüzde burun spreyi ve benzeri yenilikçi aşılama teknikleri de kullanılmaya devam etmektedir. Çünkü aşılama yöntemlerinin kendilerine özgü faydaları ve avantajları bulunur. Adana’da hastalarına hizmet veren Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Songül Uzgelir, aşılar hakkında bilgi verdi.
Canlı ve zayıflatılmış aşılar hastalık yapma yeteneği azaltılan veya tümüyle ortadan kaldırılan fakat çoğalma kapasitesi devam eden canlı bakteri ve virüslerdir. Canlı ve zayıflatılmış aşılar üreyip çoğalabildikleri için vücudun bağışıklık sistemi tarafından net bir şekilde algılanır, tanınır ve bağışıklık tepkisi yaratır. Bu özellikleri vücudumuzun savunma sistemine önemli avantajlar sağlar.
Yararları:
Bu sınıftaki aşılar, içeriğinde canlı bir patojen bulundurduğu için bağışıklık sistemi tarafından verilen yanıt çok güçlüdür. Bağışıklık sistemi söz konusu patojeni uzun süreler boyunca tanımaya ve hatırlamaya devam eder. Bu aşılarda çoğu zaman hatırlatma veya destek dozlarına gerek duyulmaz.
Fakat bu avantajlarına rağmen hastalık yapma ihtimalleri olmasa bile canlı oldukları için bağışıklık sisteminde zayıflık yaşayan kişilere ve hamilelik süreci devam eden anne adaylarına canlı aşı tavsiye edilmemektedir.
Örnek vermek gerekirse rota, kızamıkcık, kabakulak, kızamık, su çiçeği ve ağızdan alınan çocuk felci aşısı canlı aşılar arasında sayılabilir.
İnaktif aşıların üretimi sırasında ilk olarak canlı bir patojen alınır. Sonrasında etkisiz hale getirilir. Cansız hale getirilen patojen, filtreler ile saflaştırmaya tabi tutulur. Sonrasında içerisine bağışıklık sisteminin yanıtını arttıracak ve bağışıklık sistemi tarafından tanınmasını kolaylaştıracak bazı ürünler eklenir ve aşı son halini alır. İnaktif aşılar kişiye enjeksiyon yöntemi ile verildiğinde inaktif hale gelmiş patojen, bağışıklık tepkisine neden olacak kadar güçlüdür fakat cansız veya parçalanmış halde olduğu için herhangi bir hastalık doğurmaz. Bağışıklık yaratmak ve kişiye tam koruma sağlamak için cansız veya parçalanmış patojen, bağışıklık sistemi tarafından birkaç kez algılanır ve çoğu zaman birden fazla doz halinde uygulanması gerekir.
İnaktif aşıların en önemli yararı çok miktarda üretilebilir olmasıdır. Ayrıca aşı içeriğinde yer alan patojen, cansız ya da parçalanmış halde olduğu için çok daha güvenlidir.
İnaktif çocuk felci aşısı, grip aşısı, Hepatit A aşısı, inaktif aşılara örnek olarak verilebilir.
Alt Birim Aşılar inaktif aşıların bir alt türüdür. Cansız patojenin tümü değil yalnızca vücudun savunma mekanizması tarafından tanınabilen bir parçası ile üretilir. Yani herhangi bir canlı patojen bulundurmaz.
Polisakkarit aşılar, protein bazlı aşılar ve konjuge aşılar alt birim aşılara örnek olarak verilebilir.
Alt birim aşıların en önemli faydası, bütün organizmayı değil yalnızca patojenin belli bir kısmını içermesidir. Bu yüzden alt birim aşıların herhangi bir enfeksiyon veya hastalığa yol açması olanaksızdır. Bu özelliğinden ötürü yaşlı bireylerde, küçük çocuklarda ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde alt birim aşılar tercih edilir.
Doğada yer alan bazı bakteriler, salgıladıkları maddeler aracılığıyla hastalıklara hatta ölümlere yol açabilmektedirler. İnsan sağlığına zarar veren bu salgılar tıp dilinde toksin olarak adlandırılır.
Bu bakterilere benzeyen ancak toksin salgılama özelliği olmayan ve yaygın şekilde görülen bazı benzer bakteriler de mevcuttur. Bu bakterilere karşı doğrudan aşı geliştirmek her zaman için mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda toksinlere karşı bağışıklık sisteminin antikorlar üretmesi gerekir. Bunun için de bağışıklık sistemimizin bu toksinleri tanıması gerekmektedir. Tetanoz ve difteri aşıları toksoid aşılara örnek olarak verilebilir. Salgıladıkları toksinleri etkisiz hale getirerek bağışıklık sistemine tanıtmak ve vücudun savunma mekanizmasının bu toksinlere yanıt verebilmesini sağlamak için kullanılır. Ancak vücudumuz toksoid aşılarla ilgili hatırlatma dozlarına ihtiyaç duyar.
Toksoid aşılar özetle vücudumuzun antikorlar üreterek bu toksinlerle savaşabilmesini sağlamak için kullanılır.
Toksoid aşıların en önemli faydası difteri ve tetanoz benzeri hastalıklardan korunmamızı sağlamasıdır. Genellikle her 10 yılda bir hatırlatma dozlarının yapılması tavsiye edilir.
Viral vektör aşılarda bağışıklık sistemine tanıtılmak istenen mikroorganizmanın alt biriminin kodlama bilgisi, kişinin hücrelerine iletilir. Bu amaçla zararsız bir virüs kullanılır. Viral vektör aşılarının en önemli yararı bağışıklık sisteminde güçlü bir cevap oluşturmasıdır. Yine viral vektör aşılarında da vücut hatırlatma dozuna gereksinim duyabilir.
Bu aşılara örnek vermemiz gerekirse; ebola aşısı ve Covid 19 aşısından söz edebiliriz.
Aşı çalışmalarındaki en yeni konulardan biri de MRNA yani mesajcı RNA aşılarıdır. Yine bağışıklık sistemine tanıtılmak istenen mikroorganizmanın alt biriminin kodlama bilgisinin kişinin hücrelerine iletilmesi yöntemine dayanır. Antikor üretimini harekete geçiren bir bağışıklık cevabı meydana getirir. En önemli yararı: birden fazla aşıyı hızlı biçimde oluşturabilmek için çok güçlü bir teknik olmasıdır. Kısa zamanda çok sayıda aşı malzemesi üretmemize imkan tanır.
Aşı uygulamaları, kişi hasta olmadan vücudunun hastalığa neden olabilecek mikroorganizmaları tanımasını ve onlarla nasıl mücadele edeceğini öğrenmesini sağlamaktır.
Aşılar, kişinin bağışıklık sistemine herhangi bir risk altında olmadan, hastalıklardan nasıl korunacağını öğretir.
Aşı olmak hem bireysel hem de toplumsal sağlığın korunması için büyük önem taşır.
Copyright © 2025 Uzm. Dr. Songül Uzgelir. Tüm Hakları Saklıdır.
sahnemedya