Günlük tükettiğimiz besinlerle ilgili ortaya çıkan her türlü olumsuz durum, besin reaksiyonu olarak adlandırılır. Bu tür tepkiler genellikle iki ana kategori altında değerlendirilir: besin intoleransı ve besin alerjisi. Besin intoleransları, genellikle besinlerin farmakolojik özellikleri veya toksik ve metabolik etkileri sonucu ortaya çıkar ve alerjik bir reaksiyon ile ilişkili değildir. Bu tür reaksiyonlar, besinle veya besinle birlikte alınan diğer etmenlerle ilgili olabilir.
Öte yandan, besin alerjisi, bağışıklık sistemimizin besinlere karşı anormal bir yanıt göstermesi sonucu gelişir. Bağışıklık sistemi, besinlerdeki proteinleri tehdit olarak algılar ve buna karşı 'IgE tipi' antikor üretir. Duyarlı bireyler, aynı besinle yeniden karşılaştıklarında, bu besin antikora bağlanarak histamin ve diğer kimyasal maddelerin salınımına neden olur. Bu süreç, çeşitli klinik bulguların ortaya çıkmasına yol açar. Bazı besin alerjileri, farklı mekanizmalarla ve hücresel bağışıklık yanıtıyla da ilişkili olabilir, bu tür alerjilerde yanıt daha geç gelişir.
Besin alerjileri, her yaşta görülür ancak en çok çocukluk döneminde rastlanır. Bazı besin alerjileri bir yaşından önce belirtiler gösterebilirken, diğerleri daha geç çocukluk döneminde ortaya çıkabilir. Adana’da hastalarına hizmet veren Çocuk Hastalıkları Uzmanı Doktor Songül Uzgelir çocuklarda besin alerjisine dair merak edilenleri anlattı.
Beslenme, çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmesi için temel bir gereksinimdir. Besin alerjisi bulunan çocuklarda sağlıklı beslenme bozulabileceğinden, bu durum büyüme ve gelişmeyi olumsuz yönde etkileyebilir.
Besin alerjisi şu sorunlara yol açabilir:
Bu sorunlar nedeniyle çocuk kilo alamayabilir ve büyüme ve gelişme geriliği yaşayabilir.
Bazı besin alerjileri cilt bulguları ile kendini gösterebilir. Örneğin, atopik dermatit (egzama) ciltte kuruluk, kızarıklık, kaşıntı ve yaralarla ortaya çıkabilir. Bu cilt belirtileri, çocuğun günlük yaşantısını, okul başarısını ve sosyal etkileşimlerini olumsuz etkileyebilir; ayrıca genel yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.Ayrıca, cilt bütünlüğünün bozulması, kaşıntılı ve açık yaralardan mikroorganizmaların girerek enfeksiyonlara neden olmasını kolaylaştırır.
Besin alerjileri fark edilmediğinde veya uygun şekilde tedavi edilmediğinde, en tehlikeli ve ciddi durum anaflaksi olabilir. Anafilaksi, şüpheli bir gıda tüketiminden dakikalar veya saniyeler içinde ortaya çıkan, mide-bağırsak ve cilt bulgularının yanı sıra nefes darlığı, tansiyon düşüşü ve şok ile karakterize edilen, hayatı tehdit eden bir durumdur.
Besin alerjisinin doğru bir şekilde teşhis edilmesi, şüpheli gıdaların diyetten çıkarılması ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması, bu tür klinik tabloların yönetilmesini sağlar.
Çocuklarda besin alerjileri çeşitli cilt ve vücut sistemlerinde belirtiler gösterebilir. Ciltte kaşıntı, yanma ve kızarıklık gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bebeklerde genellikle yanaklarda, daha büyük çocuklarda ise kıvrım bölgelerinde (kol dirsek içi, diz arka kısımları, bilekler) kaşıntılı yaralar, yani egzama, ürtiker (kurdeşen) ve dudak ile göz kapaklarında şişlik (anjiyoödem) gelişebilir.
Gözlerde besin alerjisi, sulanma, kaşıntı, kızarıklık ve göz kapaklarında şişlik gibi belirtilere neden olabilir.
Solunum yollarında besin alerjileri çeşitli belirtiler gösterebilir. Bunlar arasında burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve burun kaşıntısı bulunur. Ayrıca, hapşırma, boğaz ağrısı, boğazda kaşıntı ve kuruluk hissi yaşanabilir. Damağın kaşınması, geniz akıntısı, kuru öksürük, nefes darlığı, hırıltı ve göğüste sıkışma gibi daha ciddi semptomlar da ortaya çıkabilir.Sindirim sisteminde bulantı, kusma, yutma güçlüğü, karın ağrısı, kramplar, kanlı veya mukuslu dışkılama ve beslenme reddi görülebilir.
Dolaşım sistemindeki belirtiler arasında çarpıntı, düzensiz nabız ve ciltte kızarma ile morarma görülebilir. Ayrıca, tansiyon düşüklüğü, baş dönmesi ve bayılma gibi durumlar da yaşanabilir. Bu semptomlar, dolaşım sisteminin çeşitli sorunlarına işaret edebilir ve acil müdahale gerektirebilir.
Çocuklarda en sık rastlanan besin alerjileri şunlardır:
Yumurta akı, inek sütü, soya, buğday ve mercimek alerjileri genellikle bir yaşından önce belirtilerini gösterir. Et ve kuruyemişlere karşı alerjiler genellikle çocukluk döneminin ilerleyen yaşlarında ortaya çıkabilir. Bu tür alerjiler, bazı çocuklarda daha geç yaşlarda, genellikle beş yaşından sonra belirginleşir. Yani, et ve kuruyemişlerle ilgili alerjik reaksiyonlar, çocukların erken dönemlerinde görülmeyebilir, ancak zamanla gelişebilir ve bu besinlere karşı duyarlılık artabilir.Bunun yanı sıra, tüketilen diğer besinler de alerjiye neden olabileceği için dikkatli olunmalıdır.
Besin alerjisinin doğru bir şekilde tanımlanabilmesi için çocuğun şüpheli gıdayla karşılaştığında belirtilerin ortaya çıkması gerekmektedir. Kesin bir besin alerjisi tanısı konulmadan gereksiz gıda kısıtlamalarından kaçınılmalıdır, çünkü bu tür kısıtlamalar çocuğun büyüme ve gelişimini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, doktor ve aile arasında yakın bir iş birliği şarttır.
Besin alerjisi tanısında önemli faktörler şunlardır: tüketilen besinin miktarı ve içeriği, alerjik bulguların ne zaman ortaya çıktığı ve kaybolduğu, geçmişte benzer belirtilerin yaşanıp yaşanmadığı ve nasıl düzeldiği. Ayrıca, semptomların detaylı bir şekilde incelenmesi de gereklidir. Tüketilen besinlerle ilgili bir besin günlüğü tutmak bu süreçte oldukça faydalı olabilir.
Besin alerjisinin teşhisi genellikle şüpheli gıda ile deri testi yapılması ve kanda spesifik IgE düzeylerinin ölçülmesiyle gerçekleştirilir. Deri testleri, çocuk alerji uzmanları tarafından her yaş grubunda güvenle uygulanabilir. Testler sonucunda tespit edilen alerjik gıda, çocuğun diyetinden çıkarılır ve belirtilerin kısmi veya tam olarak düzelip düzelmediği izlenir. Yaklaşık üç hafta sonra, doktor gözetiminde şüpheli gıda az miktarlarda tekrar verilerek alerjik reaksiyonların tekrar edip etmediği kontrol edilir.
Çocuklarda besin alerjilerinin çoğu, zamanla kısmi ya da tamamen iyileşebilir. Özellikle inek sütü, yumurta, soya ve buğday alerjileri çoğu çocukta genellikle 2-3 yaşlarına kadar kendiliğinden düzelir. Bununla birlikte, bazı durumlarda bu iyileşme süreci 5 yaşına kadar devam edebilir. Çocuklar bu yaş aralığında bu alerjenlere karşı daha az hassas hale gelirler ve bu tür alerjik reaksiyonlar zamanla azalabilir.Ancak, kuru yemişler, balık ve kabuklu deniz ürünlerine karşı alerjiler nadiren geçer ve ömür boyu devam edebilir. Bazı alerjiler ise ergenlik döneminde kaybolabilir. Şüpheli besinlerin diyetten tamamen çıkarılması, herhangi bir reaksiyon riskini azaltmak için gereklidir. Eğer çıkarılan besin önemli bir gıda maddesi ise, bu durum diyetin uygun şekilde düzenlenmesini gerektirir.
Hafif reaksiyonlar genellikle ağız yoluyla alınan antihistaminikler ve bazen de steroidlerle tedavi edilir. Ancak, bazı çocuklarda ciddi besin alerjileri anafilaksiye yol açabilir. Anafilaksi öyküsü olan ve yüksek risk taşıyan çocuklara adrenalin oto enjektörleri verilmelidir ve aileye bu cihazın kullanımı öğretilmelidir. Anafilaksi acil bir durum olduğundan, hasta ve ailesi adrenalin otoenjektörünü her zaman yanlarında bulundurmalıdır.
Emziren annelerin, bebeklerinde alerjiye yol açabilecek besinleri tüketmemeleri önemlidir. Özellikle inek sütü protein alerjisi durumunda, anne sütü ve süt ürünlerinin kesilmesiyle annenin kalsiyum alımını sürdürmesi için kalsiyum takviyesi yapılmalıdır. İnek sütü alerjisi olan bebekler için ilk altı ay boyunca anne sütü genellikle yeterlidir ve anneye süt ile süt ürünlerinin eliminasyonu uygulanır. Eğer anne sütü yeterli değilse, inek sütü içermeyen mamalar kullanılmalıdır.
Besin alerjisi yaşayan çocukların, okulda diğer çocukların yiyeceklerini paylaşmamaları önemlidir. Bu tür paylaşımlar, alerjik reaksiyonlara yol açabilecek istenmeyen besinlerin yanlışlıkla tüketilmesine neden olabilir. Bu yüzden çocukların kendi yiyeceklerini kendilerine özel olarak saklamaları ve başkalarının yiyecekleriyle temastan kaçınmaları gerekmektedir.
Ayrıca, hasta ve ailesinin besin alerjenleri konusunda eğitim alması ve bu besinlerden nasıl kaçınılacağına dair bilgi sahibi olması önemlidir. Alışveriş yaparken besin etiketlerinin dikkatlice okunması, restoranlarda ise yiyeceklerin içeriği hakkında bilgi alınması gerekmektedir.
İnek sütü alerjisi olan çocuklar, süt, süt kaymağı, bebek mamaları (anti-alerjik mamalar hariç), diğer hayvan sütleri (keçi sütü dahil), tereyağı, margarin, yoğurt, puding, krema, sütlü tatlılar, peynir, krem peynir ve peynir altı suyu tüketiminden kaçınmalıdır. Yumurtaya karşı alerjisi olan çocuklar ise yumurta ve yumurta içeren yiyeceklerden, mayonezden, bebek bisküvisi, bazı makarnalar, pastalar, şekerler, çikolatalar ve ticari gıdalarda bulunan lesitin ve lezzet vericilerden kaçınmalıdır.
Süt alerjisi, çocuklarda en sık karşılaşılan besin alerjilerinden biridir. Genellikle ilk 2 yaşta ortaya çıkar ve çoğu çocukta 5 yaşına kadar düzelir; ancak bazı durumlarda alerji devam edebilir. Ana tedavi yöntemi, sütün çocuğun diyetinden tamamen çıkarılmasıdır. Eğer anne emziriyorsa, annenin de süt ve süt ürünlerini diyetinden çıkarması gerekir. Bazı çocuklar fırınlanmış süt ürünlerini (sütlü kek gibi) tolere edebilirken, diğerleri yoğurt ve peynir tüketebilir. Bu durumlar, çocuk alerji uzmanı tarafından test edilerek çocuğun hangi aşamada kısıtlama yapılması gerektiği belirlenir.
Süt diyetten çıkarıldığında, dışarıda yenen yemeklerde ve paketli gıdalarda süt bulunmadığından emin olunmalıdır. Süt ürünleri, tereyağı ve peynir altı suyu gibi çeşitli şekillerde gıdalarda yer alabileceğinden, içeriğin dikkatli bir şekilde kontrol edilmesi önemlidir.
İnek sütü, keçi sütü ve manda sütü ile benzer yapıya sahip olduğundan, bu sütlerden de kaçınılmalıdır. Alerjisi olan çocuklar için soya sütü veya badem sütü alternatif olarak kullanılabilir. Ayrıca, bebekler için inek sütü proteini içermeyen ve anne sütüne benzer mamalar üretilmiştir; bu ürünler inek sütü alerjisi olan bebekler için uygundur.
Altı ayda bir, çocuğun durumu yeniden değerlendirilerek, eğer çocuk tolere edebiliyorsa diyeti açma süreci başlatılır.
Copyright © 2025 Uzm. Dr. Songül Uzgelir. Tüm Hakları Saklıdır.
sahnemedya