Yenidoğan (neonatal) dönemi, doğumdan sonraki ilk 28 günü kapsıyor. Bu dönem, bebeğin doğumla birlikte yeni bir hayata adapte olduğu, hızlı fiziksel ve fizyolojik değişimlerin yaşandığı bir zaman dilimidir. Ebeveynler için heyecan verici ve mutluluk kaynağı olan yenidoğan süreci, bebeğin dış dünyaya uyum sağlaması bakımından büyük önem taşır.
Bu sürede, bebeğin solunum, dolaşım ve sindirim sistemi gibi hayati fonksiyonların düzenlenmesi başlar. Ayrıca, bağışıklık sistemi gelişir ve bebeğin çevresel etkenlere karşı savunması şekillenir. Adana’da hizmet veren çocuk doktoru Uzm.Dr. Songül Uzgelir, yenidoğan bebekler hakkında merak edilenleri anlattı.
Tıp literatüründe "neonatal dönem" olarak bilinen yenidoğan süreci, bebek yaşamının ilk 28 gününü içeriyor. Anne karnında yaklaşık 40 hafta (280 gün) süren gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayarak dünyaya gelen bebekler, "normal yenidoğan" olarak tanımlanır. "Preterm", 37. gebelik haftasından önce doğan bebekleri, yani erken doğumları olarak ifade eden bir terimdir.
Bu bebekler, tam süreli doğanlara göre gelişimsel olarak daha hassastır. Dolayısıyla özel bakım ve izleme ihtiyaç olabilir. Preterm doğumlar, doğum haftasına göre sınıflandırılır. 32 ila 34 haftaları arası doğan bebekler "orta derece preterm," 34 ila 37 haftaları arası doğanlar "geç preterm," ve 32 haftanın altında dünyaya gelenler ise "çok erken preterm" olarak değerlendirilir.
Yenidoğan bebeklerin genel fiziksel özellikleri şu şekildedir: Ortalama ağırlıkları 2,5-4 kg arasında değişmiş olup, boyları ise ortalama 48-50 cm civarındadır. Yenidoğan bebeklerin başları vücutlarına oranla daha büyük görünür. Kafa çevresi ortalama 35 cm, göğüs çevresi ise yaklaşık 33 cm’dir. Göğüs çevresi, 1 yaşına kadar kafa çevresiyle eşitlenir ve sonrasında hızlı bir gelişim gösterir.
Ayrıca, el ve ayakları normal bireylere göre soğuk olabilir ve ciltte hafif morarmalar oluşabilir. Bu durum dolaşım sisteminin olgunlaşmamış olmasından kaynaklanır. Yenidoğanların yüzleri yuvarlak, alt çeneleri daha küçüktür. Kol ve bacakları vücuda göre daha kısa görünebilir. Bebeklerin derileri yumuşak, hassas ve daha çok pembemsi bir renkte olur. Doğum anında ciltleri, "vernix caseosa" adı verilen, koruyucu özelliklere sahip peynirimsi bir maddeyle örtülüdür. Bu madde, bebek henüz anne karnındayken cildini koruyarak nemli kalmasına yardımcı olur. Aynı zamanda doğumdan sonra da cildi enfeksiyonlara karşı korumaya devam eder. Solunum hızları dakikada 30-40, kalp atım ritimleri ise dakikada 120-160 arasındadır.
Yenidoğan bebeklerin beyin gelişimiyle birlikte görme duyuları da ilerler. İlk olarak siyah, beyaz ve gri tonlarını ayırt edebilen bebekler, yaklaşık 20-25 cm mesafeyi görebilirler. Hareketlerinin çoğu istemsiz olan bebekler, sekiz haftalık olduklarında ebeveynlerinin yüzlerini tanımaya başlarlar. Bu reflekslerin yanı sıra başlarını iki yana çevirebilir ve bazı nesnelere odaklanabilirler.
Doğumdan itibaren bazı temel iletişim becerilerine sahip olan bebekler, duydukları seslere doğru başlarını çevirerek tepki verebilirler. İsteklerini genellikle ağlayarak ifade ederler ve ihtiyaçları karşılandığında sakinleşirler. Anne ve babalar, bebeklerinin gelişimine katkıda bulunmak için onlarla yumuşak tonda konuşabilir veya şarkılar söyleyebilir. Ayrıca ebeveynlerin bebekleriyle sık sık ten teması kurması, onların duygusal gelişimine ciddi şekilde destek sunar.
Bebekler doğumdan sonra çeşitli nedenlerle huzursuz olabilirler. Bu gibi durumlarda ilk olarak alınan kilo kontrol edilir. Eğer kilo yeterli düzeydeyse, ağlama ve benzeri davranışlar açlıktan kaynaklanmıyor olabilir. Huzursuzluğun sebebi gaz sancısı olabileceği gibi, bebek annesiyle yakın temas kurma ihtiyacı da hissedebilir.
Hastanede, özellikle doğumdan sonraki ilk 48 saat içinde, bebeklerin kilo ve genel sağlık durumları titizlikle gözlemlenir ve kayıt altına alınır. Bebekler, doğumdan sonraki yirmi dört saat içinde ilk dışkılarını (mekonyum) yaparlar ve idrarlarını bırakırlar. Bu süreç, bebeğin sindirim ve boşaltım sistemlerinin sağlıklı bir şekilde çalıştığının göstergesidir.
Ayrıca, erken dönemde yapılan gözlem ve kontroller, bebeğin genel gelişimi konusunda önemli ipuçları içerir. Yaşamın ilk 3-4 gününde ödemin vücuttan atılması sonucu ağırlıklarının %5-10 una kadar kilo kayıpları normal kabul edilir. Yaşamın ortalama 10. Gününde en geç 2. Haftaya kadar doğum kilosuna ulaşılır. Kilo kaybı yaşanması veya bezde pembe-turuncu lekeler görülmesi halinde, uzmanlar anne sütünün yeterliliğini ve bebeğin beslenme düzenini gözden geçirir. Bebek taburcu olduktan sonra, ilk bir ay boyunca haftalık kontroller yapılır; ardından gelişim süreçleri aylık olarak takip edilir.
Anne sütü, çocukların sağlıklı gelişimi için hayati öneme sahip besin maddesidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICEF, bebeklerin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmelerini tavsiye ediyor. Bu dönemde, anne sütü bebeklerin tüm besin ihtiyaçlarını karşılarken, bağışıklık sistemini güçlendirerek, hastalıklara karşı koruma sağlar.
Eğer bebek yeterli gelişim göstermiyor, aylık kilo alımı düşükse ya da annenin ciddi sağlık sorunları nedeniyle emzirme mümkün değilse, doktor kontrolünde mama ile beslenmeye geçilebilir. Altı aydan sonra ise anne sütünün yanında uygun ek gıdalarla beslenme yapılabilir. Özellikle ilk 2 yıl boyunca emzirmenin sürdürülmesi, çocuğun sağlığı ve gelişimi bakımından oldukça kritik bir husustur.
Doğumdan sonraki ilk 48 saat ve birinci hafta boyunca bebeği sık sık emzirmek, anne sütü üretiminin artması açısından büyük önem taşır. Bu dönemde düzenli emzirme, süt miktarını artırmaya yardımcı olur ve bebeğin sağlıklı bir şekilde beslenmesini sağlar. Süt üretimi yeterli düzeye ulaştıktan sonra, emzirmeyi 2-3 saatlik aralıklarla yapmak yeterli olabilir. Ancak, anne sütü yeterli olsa bile bazı bebekler sık sık emmek isteyebilir, bu da gaz ve kusma problemlerine yol açabilir. Bu nedenle, emzirme aralıklarının dengeli ve düzenli bir şekilde uzatılması yararlı olacaktır.
Çocuk uzmanları, normal kiloda olan, sarılık veya beslenme problemi bulunmayan bebeklerin sık sık uyandırılmasını tavsiye etmez. Yenidoğanlar, genel olarak 2 saatte bir uyanırlar ve bu aralıklarla beslenmeleri oldukça faydalıdır. 2. Aydan sonra gece 4-5 saat aralıksız uyumalar normal kabul edilir.
Ancak, 3. aydan itibaren bebeklerin düzenli uyku alışkanlıkları gece boyunca 7 saate kadar uyumaları mümkün olabilir. Bebeği sık sık emzirmek amacıyla uyandırmak, uyku düzenini olumsuz etkileyebilir ve bebeğin sürekli olarak emzirilmek istemesine yol açabilir. Bu durum, hem bebeğin hem de annenin dinlenme sürecini zorlaştırabilir.
Bebekler sıklıkla açlık, gaz sancısı ya da ıslak bez gibi durumlar nedeniyle ağlarlar. Bazen de anneyle yakın temas kurma isteği huzursuzluğa yol açabilir. Bu sayede, anne bebeğini rahatlatır ve ona güven duygusu aşılar.
Bebeklerde gaz sancıları genellikle doğumdan itibaren ikinci haftadan itibaren başlar ve dört ila sekizinci haftalarda daha şiddetli hale gelebilir. Bu durum, genellikle fizyolojik nedenlerden kaynaklanır ve ilk üç ay boyunca sıkıntılı olabilir. Ancak, bu sürecin ardından gaz sancıları azalır. Gaz ilaçları bazı durumlarda rahatlama sağlayabilir, fakat doktorun önerdiği şekilde kullanılmaları gerekir. Ayrıca, bu dönemde annenin gaz yapabilecek gıdalardan kaçınması önerilir. Karın bölgesine hindistan cevizi yağı gibi asidik olmayan yağlar ile saat yönünde masaj yapmak bebeği rahatlatır.
Bebeklere doğumdan hemen sonra uygulanan ilk aşı Hepatit B aşısıdır. Bu aşının birinci dozunun ardından, genellikle birinci ayın sonunda ikinci dozu uygulanır. Sağlık Bakanlığı’nın aşı takvimine göre, Hepatit B aşısından sonra diğer aşılara bebeğin ikinci ayından itibaren başlanır.
Copyright © 2025 Uzm. Dr. Songül Uzgelir. Tüm Hakları Saklıdır.
sahnemedya